30 Aralık 2012 Pazar

HIRSIZ DENEN MAHLUKAT İLE KARŞI KARŞIYA KALMAK


       Bu yıl başka post atmadan bitirmeyi düşünürken hayat hayır öyle olmaz bir post daha yazacaksın ve bu postu ben sana bulacağım der gibi bu sabaha karşı saat 07:00 dolaylarında karşıma böyle bir hikaye çıkardı ve bende sizin ile paylaşma ihtiyacı duydum bezelyelerim...
   
       Bildiğiniz üzere bazı sebeplerden dolayı yeni yeni oturumların olduğu bir sitede 1+1 dairede ikamet etmekteyim kısa bir süredir. Cumartesi gecesi biraz geç bir saatte eve gelip bilgisayarımı açıp Fm2013 oynayıp Mr.E ve Savicevic ile muhabbet ederken uykuya yenik düşmüşüm.

       Uykumun yeterince hafif olduğunu bildiğinizi sanmıyorum ama ufak bir tıkırtıya gözlerimi açtığımda odanın kapısının önünde karanlık bir halde bir silüet farkettim, biraz uykulu olduğumdan kısacık bir süre bunun farkındalığını anlamaya çalışırken ani bir refleks ile yerimden kalkıp; tabi ki bunda kapının yanında duran küçük masanın üstündeki telefon, saat, cüzdan, laptop dörtlüsününde etkisi olduğunu belirtmek isterim.  

       O küçük masaya doğru harekete geçen o şerefsiz elin en kısa sürede etkisiz hale getirilmesi için hem güçlü bir ton ile bağırarak hemde sert bir yumrukla neye uğradığını şaşırttıktan sonra ben bu şahsı muhteremin  nereden geldiğini anlamaya çalışırken ani bir geri çekim ile geldiği yoldan balkondan atlayarak onu bekleyen arabaya uçarcasına atlayıp aydınlanan günün içine başkalarına kabus olmaya doğru firar ettiler bezelyelerim.

     Ne yapalım belli zamanlarda belli hırsız arkadaşlar ile münasebetlerim olmasına rahmen 2012 yılının böyle bir muhabbet ile kapanması beni 2013 yılından çekinmemi sağlamış olmaktadır. Şimdilik bu kadar başka bir 2012 süprizi olmaz ise 2013 yılında ilk Taksim maceramın posttunu yazarak sizleri buradan selamlayacağım Küçük bir sürü sevimli bezelyelerim...
   
    Genede herkesin yılı mutlu, huzurlu, hayatta az ile yetinmeyi, sevenleri ile birlikte olmayı nasip etsin bezelyeler.....

26 Aralık 2012 Çarşamba

DİKENLİ YILBAŞI AĞACI


Herkesin merak ile beklediği yılbaşına artık 1 haftadan daha az bir süre kaldı. Bu aralar bloglarda en çok gözüme batan postlar yılbaşı süsleri, evlerini yılbaşına hazırlayanlar, kendilerini yılbaşına ayarlayanlar, programlar ile hazırlananlar gerçi benimde bir yılbaşı programım var  ve tabi ki hediye yağmurları postları olmakta, benim keyfimin biraz git gelli olmasından birazda aman efendim niye biz millete uyuyoruz millet bize uygun havasından ama bu şekilede kimsenin uyacağını sanmıyorum ama neyse diyorum.

İşte yılbaşındaki özenle hazırladığım ağacımın kısacası kaktüsümün resmini buraya koyuyorum sevgili bezelyeler.. Şuanlık etrafı hediye olarak boş durmakta ama bunun kadar küçük bir kaktüsün altına hediye bulabilirseniz bende alabilirim hayır demem anlayacağınız... 

Arkadaki noel baba isteksiz sanki...

Noel Baba yanıyor sanmayın sorun yok

Not: Kaktüs kesilmemiştir ve uzun bir ömür ofisimi süslemektedir ve çok büyük bir ilgi olmaz ise bu hayatını devam ettirmeyi düşlemektedir. 

25 Aralık 2012 Salı

TÜRKİYE 2012 GÜZELLİK YARIŞMASI

........Top 10 Karşınızda BEZELYELER......
Koskoca yılımız bitmek üzere televizyonda, gazetelerde, dergilerde hep bu yakışıklı yüzleri görüyoruz. Acaba sizin beğenileriniz hangilerine daha yakın bezelyeler.. Benim favorim 10 numaradan yana ama sizinkinide merak ediyorum.Boyu biraz kısa olabilir ama o sevimli gülüşü bana yeter.. Bakalım siz ne diyorsunuz.

Listeye baktığımda yeni yüzlerden sadece Çağatay Ulusoy ve 10 numara dilkkatimi çekiyor. Öteki erkeklerin hepsi uzun bir süreden beri göz önündeler artık biraz yüzlerimi eskidi acaba.. Bu liste sadece türkiyeyi kapsıyor beğeniye göre yurt dışına da açılmayı düşünüyorum sevimli bezelyeler...
1. Tolgahan Sayışman 1981 İstanbul Doğumlu, 1,89 Boyunda,

2. Burak Özçivit 1984 İstanbul Doğumlu, 1,87 Boyunda

3. Engin Altan Düzyatan 1979 İzmir Doğumlu, 1,83 Boyunda
4. Kıvanç Tatlıtuğ 1983 Adana Doğumlu, 1,88 Boyunda


5. Murat Yıldırım 1979 Konya Doğumlu, 1,77 Boyunda 

6. Murat Boz 1980 Zonguldak Doğumlu, 1,86 Boyunda

7. Kenan İmirzalioğlu  1974 Ankara Doğumlu, 1,88 Boyunda

8. Çağatay Ulusoy 1990 İstanbul Doğumlu, 1,89 Boyunda

9. Mehmet Günsür 1975 İstanbul, 1,75 Boyunda

10. Aslan Can Begit 2010 İstanbul Doğumlu, 82 cm Boyunda
Not. Bu yakışıklıları görünce not yazasım kalmadı bezelyeler haberiniz ola.. Yoksa daha çok yazacak şey var bu yakışıklılar hakkında helede en çok 10 numara için bezelyeler....

23 Aralık 2012 Pazar

PARANORMAL ACTİVİTY GECESİ


     Bu aralar bazı gecelerin tamamen kendime kalmasından dolayı uzun zamandır izleyemediğim ve bayağı bayağı birikmiş durumda olan korku ve gerilim film koleksiyonumda kalabalık bir şekilde yer alan ve şu ana kadar  sadece birini izlediğim paranormal activity serisini tekrardan izleme kararı almış bulundum.

    Uyku sorunu çok çekmememden dolayı 23:00 da başladığım seri kısa aralıklarla ve acaba o ses neydi tripleriyle, bu dingoda  ne zaman nereden çıkacak çıksada rahatlasam edalarıyla tırsa tırsa yok yok tek başına 3 tane arka arkaya bu tarz filme hiç gerek yokmuş diyerek serinin sonunda 3 koltuğada yarımşar saat anca oturarak bitirmiş bulundum. Bittiğinde hocanın benim yerime namaza başlamasından dolayı beni en iyisi nasıl olsa artık uyku tutmaz tutsada bu iblis benim ile uykuda karşılaşır diyerek dışarı attım kendimi....
     İşe vurdum kendimi akşam olup Oh be deyip günü bitirirken ne yesem derken soğuk havanında etkisiyle alışveriş merkezinde buldum kendimi yemeğimi hüpürtektikten sonra eve doğru yol alma eğilimindeyken sinemanın önünde ( niye sinema ile yemek alanını aynı kata koyduklarınıda buradan anlamış bulundum) PARANORMAL ACTİVİTY 4 afişini görünce oğlum Emrilyo sana bugünde uyku yok ve bezelyelerede bu aptal cesaretini anlatacak bir post buldun havalarıyla nedense sırıtarak sinemada yerimi almış bulundum. Suare olmasından dolayı tek tük kişiliklerin olduğu salon bana nedense fazlasıyla karanlık geldi ve yok yok bunu izlemeye şimdi gerek varmıydı edalarıyla filmi bitirmeme sebep oldu evin yolunu tutarken acaba ilk hangi ışığı yaksam onu kaparken hangisi açarım kapıyı akç kere kitlesem yada hi kitlemesem mi diye fikir teakisi yaparak evin içinde  bir aydır yakmadığım elektriği yaktıktan sonra sabahı sabah ettim tekrardan televizyonun karşısında ama bu sefer izlediğim seri nedense Hangover serisiydi..(Artık bir ay Tv yok yasağı geldi)
     Şimdilik izleyemediğim bu tür filmleri tekrardan rafa kaldırıp siz birazcık daha oralarda kalın diyerek en azından Hangover 3 çıkana kadar bekleme kararı almış bulunmaktayım benim Küçük Bezelyelerim....
     
     Not: Bana sorarsanız bu seri öyle müthiş  gerilim serisi falan değil. Ama arka arkaya Aslan Kral serisini izleseniz kendinizi Simba sanarsınız gibime geliyor.

       Bu benzetmede kullanılan Aslan oğlumun adı olduğundan torpil geçilmiştir  :) BEZELYELER

20 Aralık 2012 Perşembe

BU YILBAŞI BİR PLANIM VAR



    Yirmileri yeni bitirmiş saftrik biriyimdir. Bu yaşıma kadar hiç bir yılbaşımı tek başıma kutladığımı hatırlamıyorum. Gerçi yılbaşını kim tek başına geçirirki der gibisiniz bana ehhh dedim size saftrik biriyim işte...
 
    Ama şöyle büyük bir planım var bu yılbaşı için gerçi benim için büyük, size söylediğimde hiçte büyük gelmeyebilir.
    İstanbul'un en kalabalık merkezi olan taksimde yılbaşı akşamı kimseye randevu vermeden yanımda tanıdığım kimse olmadan tek evet tek başıma taksime gidip, elimde fotoğraf makinası belkide video kamera ile taksimin aşıklarını , taksimi taksim yapan kişilikleri, taksimin bomboş olamayan sokaklarını, o gece kimsenin dikkat etmeyeceği yalnızlıkları  fotoğraflamayı bazende videoya çekmeyi düşlüyorum.

    Bezelyeler demeyin öyle......
 
    Bakın neler çıkacak neler; barlardan çıkan çiftler, 10'dan geriye sayanlar, öpüşerek duranlar, birbirlerine bakanlar, dilekler dileyenler, hayatları bir yerde kalanlar, kuşlar, böcekler, para için çalışanlar, mutlu gözükmek isteyenler, kaybolup gidenler, ağlayarak bakanlar, olmak istemediği yerde olanlar, yalanlar, daha neler neler hepsi oradabeni sonrada burada sizi bekliyor olacak...

    Bezelyeler  bakalım bu planım için neler düşünüyorlar...
    İlgilenenlerin olumlu olumsuz fikirlerini bekliyorum küçük bezelyelerim...

   

19 Aralık 2012 Çarşamba

Yok YoK KaŞınDıM GaLiBA


MİM DÜŞTÜ :)

   Saat gene geceyi geçti ve gün ışımaya başladı ben bilgisayarımın başında mimlerinin kıymetinibilir vaziyette keyif ile gelen mimleri cevaplayacağım şimdilik gelen mimlere mim ile kaşılık verip işi savaşa çevirmek istemeyenlerdenim bezelyeler....

     Tosbağanın Dünyası en kısa sürede seni mimleyeceğim dedikten 5 dakika sonra beni mimleyerek (abartıda güzel oluyor ama) abov diyerek ( gerçi bu ses benden kolay kolay çıkmaz ama neyse) bu gece mim hazırlıkları olduğunu anlamış bulundum ve konuyu kafamda canlandırdım haydi bakalım ne kadar canlıyız bir bakalım.

    Blogunda Okuma Listende Görmek İstediklerin ve İstemediklerin Nelerdir?

    Görmek İstemediklerim; Buralarda herkesin hayalleri ve gerçekleri var bunlarla dalga geçmesinler... Bu sayfaları kullanmaya hikayelerini birileriyle paylaşmaya ihtiyacı olan duygusal hayatlar var onlara aval aval bakmasınlar....
   
     Yaşayan hiçbir canlı duygusuz olamaz sadece ve sadece hayat onu o tarafa yönlendirmiştir ve zorunlulukta kalarak hayatta seçimini o taraftan yana kullanmıştır.
   
       Benim gözlerim biraz kısıktır onun için galiba görmek istemediğimide görmem ona göre...
   
      Dün başlayıp bugün biten yazılarda biraz hani koparıyor sanki...


     Görmek İstediklerim; Güzel müzikler ben çok bulamıyorum enstrümantal olursa makbule geçer. Resimler fazlasıyla ilgimi çekiyor. Hikayeler alıp götürüyor. Gezi yazıları hem resim hem bilgi işte blog dedin mi bulur...
 
     Yemek o olmazsa olmaz ama hepte mercimek köftesi değil hani... Farklılık en önemliside bu farklı farklı konular ve farklı bir dil ama kendisi has olursa dahada mabule geçer...     Not: Bu arada mim için hazırlanırken Melodram'ın da mimlemesi üzerinde bu haftayı kendim için mim haftası ilan ediyorum ve ayın 21'indeki kutlamalarda konuşma yapmak için bende şirinceye gidiyorum artık yapacak birşey yok bezelyeler....    

      Tamam tamam ben çaktırmadan ortadan kaybolayım yeni mimler beni bekler küçük harika bezelyeler.... 
 

 

18 Aralık 2012 Salı

MİM KOLİK OLMAK İSTİYORUM

  
     Mim kolik olmak istiyorum ama böyle değil geçen hafta Mr.E'nin mimine cevap verdiğimde dostlardan Denizin Yıldızı bende aynı post ile seni mimleyecektim dediğinde en kısa sürede bekliyorum demiştim ondan bir MİM ...

      DenizinYıldızı beni tanımaz bilmez blog dostuyuz diye düşünürken meğer içimide okuyabiliyormuş çaktırmadan, öyle güzel bir mim ile geldiki bana kitaplardan gök kuşağı sadece bu kadar güzel bir niyetti isteği ama benim için değişik duyguları tekrardan karşıma çıkarmak oldu sadece bu küçücük dileği...
    Hayat çok garip bundan 20 gün önce olsa 2 katlı bina yapacağım kitaplarım şu an bu karton kolilerin içinde havasız ve yorgunlar, belkide bana birşeyler anlatmak istiyorlar..

    Bende DenizinYıldızının mimine böyle değişik bir bakış atarak uzanmak istedim yorgun ellerim ile...

    Keşke keyfim ve zamanım olsaydıda bu karton kutuları bile renklendirip burada en azından benim renklerim ile size gözükselerdi. Belki bir dahakine DenizinYıldızı...
   
 Der çeker giderim buralardan küçük Bezelyeler......
   

   
   

16 Aralık 2012 Pazar

Mr.E; HİŞT SEN MİMLENDİN DEDİKTEN SONRA

    Amanın Mr.E karşımda oturuyor ve seni mimliyorum Emrilyo diyor bende o nasıl oluyor derken lafı sokuyor görürsün sonrada öğrenirsin diye;
   

Mantığın mı yoksa duyguların mı ön plandadır?

  Cevap ne yazık ki mantığım, ama bu huyumu hiç mi hiç sevmiyorum. Beni bırakanlarında en büyük dertleri budur. Duygusal bir adamım derken bile galiba mantığım öyle söylememi emrediyor gibime geliyor. Ama ben genede duygudal bir adamım diyeyim.
  Şöylede tarif edebilirim kendimi mantıklı bir duygu yoğunluğu yaşıyorum. Karşımdakinin yoğunluğuna göre bazen hiç bazende biraz duygusal gözüküyorum ..
  Saçma işte...

İnsanlar niye mutlu değiller? Niye gözlerinin önündeki mutlulukları görmüyor ve şükretmesini bilmiyorlar?

   Dünyanın sonu geliyor diyen bir toplulukta yaşıyoruz. Nasıl mutlu olabilirki... Siz hiç kendini bilip bilmeden herşeye sahip olmaya çalışan insanları görmedinizmi? Elindekiyle yetinmeyen bir insanoğlu bu, ister istemez çocukluktan geçiyor bu bize...
    Örnek mi lazım; bebekten aynı anda beş tane araba taşıyan yada beş tane bebek ile oynayan yada toplarını kimseye vermeyen çocuk görmediniz belkide bunlardan biride biziz..

Çok para harcayıp, keşke almasaydım ya da harcamasaydım dediğin bir şey var mı?

Ben çok parayı kendine harcayabilenlerden değilim. Yakınımdakilere hıymadan para alırım ama kendime geldimi şirinlerde cimri varmıydı hatırlamıyorum ama onun kadar sevimli bir cimri olurum orası kesin bezelyeler....

Haklı olduğun bir konuda kendini savunur musun? Yoksa susmak adalet mi dersin?

   Ben haklı veya haksız her konuda ilk başta kendimi biraz savunurum. Sonrasında karşıdakinin tavrına göre şekil almaya başlarım. Daha gençkken biraz daha salakça saunuyorudum kendimi ama ister istemez oturmaya başladı bu huyumda şimdilerde daha usturuplu oldum galiba....

Tok gözlü müsün? Yoksa her şeyim olsun diyenlerden misin?

Hayatta en önemli isteklerim yerine gelmişti. İyi bir iş, güzel bir aile ve onun meyvası ama biraz kendime bok atayım ortasındakini tutamamışım belki buda farkına varmadan diğerlerinin suçu olmuştur. Ama hayat böyle bir yerden alırken diğerinden kesiyor.    
      Önceliğim huzur gerisi yalan benim için o olmadan gerisi boş.....
    Eh fena olmadı sanki bezelyeler.. Dert çok histe çokmuş galiba neler oluypr bana duygusal duygusal konuşmaya başladım. Yok yok bu gelip geçicidir kalmam böyle rahat olun siz küçük bezelyelerim....

4 Aralık 2012 Salı

ASLANCAN GELECEĞE YATIRIM YAPARKEN

  
Her erkek çocuk ( hadi biz buna erkek çocuk diyelim) araba ile oynamayı sever. değişik sesler çıkarıp değişik hızlarda farklı türde arabalarla oyunlar oynarlar bizim ufaklıkta bunlardan biri ama bu aralar aklımı başımdan alacak durumlara gelmek üzere olan bu hevesinin son noktalarından birinide sizin görsel olarak izlemeniz için gözlerinizin önüne sunuyorum.

    Arabaları her birini indirdikten sonra kendi oturup banada otu otu diyerek beni ve bütün oyuncak mağazasını gülmekten birbirine katan ASLAN parçam önğnden alınması muhtemel bir arabayı hissettiğindede verdiği tepki ile bütün alışveriş merkezini kendine amade edebileceğinin sinyallerini vermektedir.

    Anlayacağınız bu videoda görünen alanda tam tamına sıkılmadan 75 dakika geçirmiş bulunmaktayız size videonun ortalarında çekim yaptığımı ve sonuna doğru videoda gözüken alanın 2 3 katına kadar bir alanı tek başımıza kontrol ettiğimizide ayrıyeten belirtmek isterim. Kasaya korumalarla gittiğimizi mağazadan çıktığımız anda da arkamızdan dükkanı merkezden çıktıktan sonrada merkezi kapattıklarınıda söylememe gerek olmadığını sanıyorum..

   

    ASLAN parçama bütün arabalar feda olsun .... Gerçi ben demedende o arabaları feda edilecek hale sokuyor ya neyse artık.....

   Tekrar görüşmek üzereeeee bezelyeler....

25 Kasım 2012 Pazar

KAYIP ŞEHİR İSTANBUL

Daha iyi anlatacak bir resim yok galiba MUTLULUK

      İstanbul hiç benim olmadınki seni kaybedeyim, 5.313 km lik alandan bana biryer bile bırakmadın 15 milyon kayıtlı nufüsü 30 milyonluk hareketli nüfüsuyla benide aralarına alarak hayatı zorlaştırıyorsun biraz daha .......

      Aklım karıştığında kafamı kaldırdığımda artık duvarları ve uzayan binaları görüyorum havayı içime çekmeden önce sigaranın dumanını çektiriyorlar bana.....

      Korkmuyorum senden karşıma çıkmanı istiyorum senin ile savaşmak istiyorum. Duvarları yıkıp binaları kırpmak istiyorum....

      Paraya niye yeşil demişlerki bunu hep merak ediyorum paranın rengi varsa onunda siyah olması, mutluluğun rengininde ondan uzak kalmasını diliyorum.

      Hayattan parayla mutluluk alanlar doğuyor hiç biri bir bebeğin gülüşü gibi gülemiyor. Savunmasız canlılar yok olup giderken parayla kuvvetlenenlerin dünyası kuruluyor.

     Pamuk prensesler, yedi cüceler, kırmızı başlıklı kızlar, heidiler, robin hoodlar, barneyler, redkitler teker teker yok olurken kötülerin hayatı şekilleniyor....

     Birileri size dönüp aldırma derken sizin için hergün birşey daha biter giderek acı vermez biten şeyler kayıtsız bir varoluş başlar ve sizde kötü olmaya doğru acımasızlığın yoluna başkoymuş bulursunuz kendinizi...

    İşte buralarda gezer insanlar İstanbul'da, varın kaçalım buralardan ama nasıl olurki o şansı tanımaz bu büyük şehir hepimize sadece zamanı geldiğinde bazılarımıza tanıyacak o şanslı yolu o zaman iş işten geçmiş olucak tıpkı bugünkü gibi......
  
 ...der çeker giderim BEZELYELER......

   
     
    

13 Kasım 2012 Salı

ÖZENTİLER ve CHUCK NORRİSLER

        Bu bir alınganlık yazısı değildir.......

        Artık gözümün içine kadar sokulmakta olan ve anlamasam bile bilgimin arttığı bir konudan esasında bir konunun sadece maddesinden bahsetmek istiyorum size....

       Konum sonsuz özentilik; Lous Vuitton, Hermes, Gucci, Ralph Lauren markaları altında satılmakta olan süperr uçuk gözümüzün içine sokulan çantalardan bahsetmek istiyorum. Gerçek değerlerinin 3.000 dolar ile 15.000 dolar arasında değişen bu çantalar ( ben kimsenin kullanmamasından yanayım) metroda, spor kıyafet ile, minibüste, otobüste heryerde ve olmazsa olmaz her kadında bulunmakta, artık köprü üstlerinde 20 TL'ye almayanı dövmelerine rahmen inatla güzel oluyor zannedip ve hepsininde lafı aynı olmaz üzere benim .... markalı çantam bire bir orjinal edalarında hiçbirşey yokmuş gibi ortalıkta boy atmalar...
   
     Siz şimcik benimi bizimi yoksa kendinizimi kandırmaya çalışıyorsunuz. Ne yazık ki olmuyor doğallık edalarıyla millete afra tafra yaparken bu çantalarla olmuyor ahali...
     Ağır oldu ama böylesi daha iyi oldu. Biraz farkındalık istemek çok mu sizden, zaten herşey kısır döngü içinde hazırlanmış bir dünyada yaşıyoruz. Bari elinizde olan şeylerde farkındalık olması dileğiyle.....




    Not: Almayın aldırmayın alınacak parayı vermeyin...... der çeker giderim bezelyeler....

4 Kasım 2012 Pazar

KOŞ ASLAN KOŞ ( GOL OLUR )



            İnsan böyle bir canlı parçasına sahip olunca onun ile eğlenmekten başka birşey düşünemez oluyor. Benim canım oğlum AslanCan İle geçen hafta tam tamına 3 gün boyunca sadece bizim olduğumuz  bir hayat kurduk. Onun olduğu heryerde benim mutluluğum söz konusu oluyor. Yaptıklarımızın yanında bu sadece bir tanesi ama videoda bu fırlamanın gol olma isteği beni gülmekten kırıp geçiriyor.
 
                    
Evin yeni çöp öğütücüsü

Süs için yaratılmış olduğunu farkında...

BABAM ve OĞLU
             Karşılıksız sevginin olduğu yerde onlar.....
              O hafta sonu evde olanlarımı görmek istiyorunuz... O halde onlarda bunlar işte.....

                Not: Bu arada bu şahsiyetlere bakan tek şahıs olduğumdan ve hanım eve geldikten sonrada eve temizlikçinin gelmesine gerek kalmadığından dolayı büyük bir alkışı hak ettiğimi düşünmekteym haberiniz ola....
              
  

26 Ekim 2012 Cuma

HAYALLERİMİZ, YAPAMADIKLARIMIZ ve BAŞARDIKLARIMIZ

               İnsanlar doğduklarından beri hayatta birşeyler olmak ve hep birşeyler yapnak isterler bazen küçük olan istekler yeri gelir boylarından büyük olurlar ama genede yapmak için can atarlar. Ama ya gerçekleştirmemeye başlayınca birde en kötüsü gerçekleştirememek bir alışkanlık olunca ise onlar için kayıp zamanlar başlamış olur.

               Küçükken hangi çocuk doktor, öğretmen, polis, asker olmak istemezdiki, yada biraz büyüyünce ben tek başıma dünyayı dolaşacağım, erkenden bodruma yerleşeceğim, 10 tane çocuk yapacağım (biraz abartı oldu galiba yarım düzine diyelim), heryıl bir ay tatil yapacağım,  5 yabancı dil öğreneceğim (2'de iyidir ama neyse kırmayın işte), afrikaya gidip safari yapmayı, süper bir vucüda sahip olacağını hemde hergün deli dana gibi yiyerekten, hayatta aynı kafada olan karşı cinsle ile birlikte huzurlu mutlu bir evlilik yapacağını yada beraber yaşayacağınıda desek olur hani, 2 katlı pembe panjurlu içinde kedilerin köpeklerin yaşadığı evide söylemeyi unuttum sanmayın bu arada, siz hiç maddi sorunlu bir hayal gördünüzmü?
     
               Sonuç hayatta belki istediğimiz herşey olmuyor ama bu bizi mutlu etmeyeceği anlamınada gelmiyor sevgili bezelyeler..  Gelin hep beraber gerçekleşen hayallerden bahsedelim birbirmize...
  
               Benim gerçekleşen hayallerimden bazıları şöyle mesela...

               Huzurlu ve mutlu bir evlilik,,
               Belki yarım düzine değil ama 1 tane can mı can velet,
               Evimde 4 ayaklı canlılar yaşıyor ( hayalimdi)
               Sağlam mı sağlam dostlara sahibim bu hayatta çok zor bulunuyorlar..
               Allaha şükür cebimdeki yetiyor.. ( ama şimdilik :)
              Sıra sizde siz keyifle yazarsanız sanki devam ederim gibime geliyor...
  

22 Ekim 2012 Pazartesi

BASİT CANLI BİZ ERKEKLER

         

        Gel gelelim şunun şurasında birazda kendimi yani erkekleri anlatalım diyerekten dert olayım birazda bize üzülün ah yazık vah yazık deyin diye döktüreyim kelimeleri istedim.


        Cem Yılmaz bile ne diyor; göster herkese bezelyeyi oğlum hadi bak diye büyüyoruz biz, doğuştan embesil olmaya programlanıyoruz anlayacağınız. Rahatlık içimize işliyor yüz kızartıcı hiç bir şuçumuz olmuyor. Okulda çocuk dövüyoruz aferin oğluma diyorlar. Manita yapıyoruz bizim aslan zampara oğlum oluyoruz. Sabah öğle akşam yemek yiyip 100 kilo oluyoruz izbandut gibi olmuş benim yalı kazığım diyorlar. Kıza yamuk ana avrat düz gidilecek işler yapıyoruz erkek adam olur yapar öyle diyorlar. Sabahlara kadar eve gelmiyoruz erkek adam diye yanımıza kar kalıyor. Okulu 7 yılda bitiriyoruz zamparalık yapmıştır kereta deyip sineye çekiyorlar. Sonra neler mi oluyor aynı rahatlıktaki adam iş hayatına giriyor, herkesten ana baba rahatlığı beklerken bir bakıyor karşısında robokoplar, amanın deyip tırsarken bir anda aptallaşmasına sebep olan manita karşısına çıkıyor ben hayatımda evlenmem derken bir bakmışsın nişan nikah düğün ve bebek oluyor. 

       Yalıkazığı gibi büyüyen o çocuk bu kadar sorumluluk içinde eziliyor perperişan olup tırışkadan nağmeler ekibine üye oluyor.  Hayatı boyunca sıcak sudan soğuk suya elini sokmayan o çocuk elleri haşlanacak suya bodoslama bütün vucudunu sokar oluyor.

       Bu çocuklara bu gazı veren Analar başta olmak üzere; bu basit sadece nefes almaya programlanmış canlıları yetiştirirken yeni özellikler eklemek yerine olan özelliklerinide sildirerek sadece emme basma tulumba imalatı için uygun vaziyete getiriyorlar.....
     
       Evetttt bu kadar basit bir canlı için esasında kendi yaratılışını ve yaşam evresini anlatmak bile büyük iş ( belki ben biraz syber moduna geçmişimdir deyip havaya gireyim basit canlı olarak)

      Tabiki daha varoluş sebeplerimiz var ama oda dünyanın varoluş sebeiyle bir olduğundan bize kalmış yoksa hikaye bize kalmaz anlayacağınız ( topuna kibrit suyu misali desem)
 Ama neye yarar bezelyelerim......

                                                                  Gene bekleriz ekibi olarak selamlandınız bezelyeler....

8 Ekim 2012 Pazartesi

SADECE TOPLANTI



  Size komik ama gerçek bir hikaye anlatmak istiyorum küçük bezelyeler....

  Kalabalık bir şirketiz diyebilirim.1500 e yakın ve bunların 1400 tanesi hemcinsim olan bir inşaat şirketinde çalışmaktayım. Geri kalan 100 adet karşı cinste ne yazıkki sekreterlik mevkisinde tutulmaktalar. Başka bir mevkiye bayan çalışan alınmadığı benim dikkatimdeydi ama o günkü toplantıyla herkesin dikkatini çektiği belli olmuş oldu.
   Ay sonu toplantılarından birinin olması gereken cuma günü yerine pazartesi gününe alınmasıyla muhabbetinde haftalık futbol geyiği moduna geçilmesi sağlanmış bulundu.. İçeride bulunan 40 45 kişinin aynı anda futbol patronu kesilmelerinden dolayı muhabbet tavan yapıp o penaltı verilmeliydi, o gol kaçmazdı o isim oynamazdı derken içeride bir anda tıp oyunu oynar gibi ses kesilmiş bulundu. Sebebini anlamak için kapıya bakmak yeterli oldu bir anda (inşaat sektörünün durumunun içler acısı olduğunu anlamanız dileğiyle) kapıda iki tane yeni mezun mimar iş arkadaşlarımız olduklarını kısa sürede öğrendiğimiz genç kız girdiler. Benim 10 yıldır tanıdığım abilerim kardeşlerim dediğim hemcinslerimden bir anda gereksiz futbol sohbeti bitip memleket meseleleri, ekonomik durum, projeler, belgesel hikayeleri başlamış bulundu. Bu muhabbet on dakika boyunca vay be dedirtirken bana aklımın karışmasına sebebiyet vermiş bulıundu..
     Esas işin komik tarafıda kızları görmeniz gerekmekte. Bizim bazı abiler onardan daha güzel bile diyebilirim size.. Gerçi biraz ağır oldu ama ne yapayım. Bizim Müdüre biraz makyaj yap biraz saçını başını düzelt 10 takar kızlara...
     Yapacak birşey yok der.... Buradan kaçarım bezelyelerim...
      Memleketimin insanının hali der buralardan kaçarım

24 Eylül 2012 Pazartesi

SADECE BULLDOG

   Evin yeni ufaklığı karşınızda millet, evlilik kedi bebek derken bir bu eksikti ekibi olarak ingiliz bulldogu kalmıştı dergibi sıra onada geldi.
   Bizim eve gelen kovulmayacağından artık onada bir yer açmak gerekiyor..


   Ama sevimliliği ve tipleriyle bizi evde çıldırtan bir çirkinlik abidesi olduğunuda belirtmek isterim.
 Çok fazla şey anlatmaya gerek olmadığını düşünüp Köfteyi huzurlarınıza sunarım.
 Paşa ve Aslan ile olan ilişkilerinide daha sonradan anlatmak istiyorum.
 

3 Eylül 2012 Pazartesi

SADECE FAJİTA

 Bu aralar biraz kendime yiyorum diye düşünmeye başlamıştım ve bunu yıkmak için eşim ile beraber yaptığımız ve bir o kadarda keyifle yediğimiz Fajita tarifini size aktarmak istiyorum.
 
Resimde de gördüğünüz gibi önceliklerden biri malzemeden kaçmıyoruz ve her türlü biberlerimizi taze ve kuru soğanımızı, 500 gr. ince ince kesilmiş dana strogonof ve mevsim baharatlarımızı tedarik ediyoruz. Bunun ile gurur duyduktan sonra gelir işin aslına, tarif çoooooook kolay soğanları resimdeki gibi doğruyoruz ve hafifçe kavuruyoruz ama çok öldürme taraftarı değilim, direk biberleri soğanların üstüne atıyoruz ve onlarla beraber kavurmaya bırakıyoruz ardından daha önceden doğranmış strogonoflarımızıda tavanın içine atıyoruz.
 
 
 
 
Bu noktada wok tavada kullanılabilir ama ben düz bir seramik tavayı tercih ettim. Etlerde kıvama gelince en son olarak ocaktan almadan önce tercihe göre taze soğan ve baharatlarla tatlandırıyoruz. Bu arada tortilla önemli ama heran heryerde bulunamıyor bende onun yerine ince bir lavaş grubu almaya karar verdim.
Soslar için;artık hazırda bulabildiğimiz soslar mevcut ben kühne markasını çok beğeniyorum. Ama yoğurtlu sarımsaklı naneli mayonezli güzel bir karışımda tavsiye ederim.
Afiyetle yemek içinde yanında buz gibi ama şişek olacak gusto biraları tercih ederim.





Kusurabakmayın artık yediklerimi öğütmem gerekiyor..:)
 

29 Ağustos 2012 Çarşamba

BEN KEYFİM ve KAHYASI



 Bir elimde laptop bir elimde fırında makarna tabağı önümde de cristiano RoNaldo umurumdamı bu dünya havalarıyla otururken maçın süresinin bitmek üzere olduğunu görünce bir anda büyük bir stres bastı bana hemencecik yayılmış oturuşumdan kendime çeki düzen vererek terlemeye bile başladım. Bununda en büyük sebebide uykumun olmayışı ve bu geceyi yayılarak kumandaya feda etmek isteyişimden kaynaklandığını düşünüyorum. Ama korku tüneli gibi neredeyse 6 koca yıldır Ramazanda, yaz aylarında, sabah öğle akşam her yemekten sonra gece diş fırçalamadan önce gece yatmadan sonra sabah kalkmadan önce karşımıza SHOW TV'nin fenomen olan ama nasıl ve neden olduğunu anlamadığım ( çaktırmadanda arada baktığım aaaaaa buda oynuyormuş tipi aldığım) DOKTORLAR dizisi karşımıza çıkar oluyor. Tekrar show tv'yi açtığımda karşıma çıkan dizi sayesinde elim titreyerek tüylerim ürpererek acayip sesler duyarak hemencecik kanallara bakar oldum. Ardından yanlışlıkla  Kanaltürk'ün  boyalı saçlarıyla alınmış kaşlarıyla kısacık boyuyla değnekçi tipiyle karşıma EROL KÖSE çıkıverdi. Bu kadar güzel ve herkesin iyiliği için kendini köprüden atmaya amade olan adam kadar iyi olmadığımdan dolayı hemencecik o kanalıda kapatır oluverdim. Artık bu anıda yaşadıktan sonra ardı ardına üç kere DABBE izleyecek kıvama gelmiştim derken  bir anda güneşim parladı aklım uyuştu gözlerim kamaştı işte bu dedim NİRVANA'ya ulaştığımı anlar olduğum muhteşem açılış karşıma çıkıverdi. TRT3 2012 LONDRA PARALİMPİK OYUNLARI AÇILIŞ TÖRENİ inanılmaz hikayelerle dolu gerçek üstü insanların olduğu harikulade bir açılış töreni ile bütün korkularımı yenmemi sağladı.

 VAY ANASINI SAYIN SEYİRCİLER...
  .... der çeker giderim.....

23 Ağustos 2012 Perşembe

SADECE OYUNCAK






Bazılarınız bu tip postları sevmiyor ve hiç ilgilenmiyecek ama bazılarıda fazlasıyla ilgi gösterecek ama bu postun gerçekliğini hiç mi hiç değiştirmeyecek.


Yaşı daha 15 olan bu tatlı mı tatlı delikanlı bizim inşaatın maskotu durumunda, ne yazık ki bu yaşta öyle yada böylede deseniz çalışmak zorunda olduğunu oda biliyor. Ama benim anlatmak istediğim bu sefer bu konu değil, video da gördünüz onun oyuncağı evet evet yanlış duymadınız sizlere, bana alınan, çocuklarımıza aldığımız oyuncakların yanında komik kalabilir ve üstüne üstlük o gördüğünüz oyuncak denen aletide kendi 2 günde gözlerimin önünde yaptı.
  İş sonrası en büyük keyiflerinden biri onu gezdirmek oluyor. Hayat bazılarına böyle davranıyor ama hayattan zevk almaya çalışıyorlar.  Ya hayatta hep istediğini alıp hala mutlu olmayanlara ne diyelim? 
  Çok uzatmak istemiyorum ve sizi video ve o yaştaki kendi oyuncaklarınız ile yalnız bırakmak istiyorum.








 


17 Ağustos 2012 Cuma

SADECE DOMATES

   Kıssadan hisseye üç aylık göz göre göre ilerleyen meşakatli ama bir o kadarda keyifli bir hikaye sunacağım size,
   Sağolsun inşaattaki arkadaşlar bana sırık domates fidesi getirdiler taa düzceden bende bu fideleri boya tenekelerine yerleştirdim. Güzel bir toprak alıp sulamaya ve sevemeye  başladım, harbiden hergün dallarını sever bukuyorum ve o mis kokuyu kokluyor buluyorum kendimi.. İki kovada büyüyünce bir tanesini evimizin balkonuna götürme kararı aldım.

Belli bir boyu aşınca yanlarınada çubukları dikip keyifle onların gelişimlerini izler oldum. Artık temmuz ayına girdik, önümüzde bir ay gibi bir süre var. Bu süreyi keyifle takip ediyoruz. Bakalım nasıl ilerleyecek derken temmuz ayıda bitmiş bulunmakta bizim sırık domatesler sulak yeri buldular galiba hep boya gitme kararları almış duruyorlar. Resimlerde bodur kalan fide artık öteki sırığı geçmiş bulunmakta, agustos ayı içinde çiçekleri bekliyorum yoksa bu post yalan olucak gerçi ben gene dayanamam başarısızlığımıda yazarım ama bakalım bana yazdıracak mı bu domatesler....



15 Ağustos 2012 Çarşamba

KAVURMALI YUMURTA

Sahur yaklaştımı stres yapar oldum evde ne yiyeceğim diye... Ama dün aklımdaki fikir can alıcı oldu bir anda parladı, fikir müthiş tabiki malzemeler lazım hemececik..
 Liste şöyle,
-Yağlı küçük bir parça Kavurma, (Ama benim ki büyük parça ona göre he)
-İki tane organik yumurta,
-Bir adet büyük tırnak pidesi,
-Bir adet baş parmak,
-Bir adet işaret parmağı,
El emek göz emek parçaladığımız kavurmaları tavaya atıyoruz ve altını açıyoruz o arada elimizde kalan parçalarıda çaktırmadan ağıza atıyoruz. Yanıma yaklaşan Paşa ya (kedimiz) ufak bir parça verip tehlikeyi savuşturup işime devam ediyorum. Yağların erimesiyle yumurtalarıda kırıp masaya doğru yaklaşıyorum.Oturduktan sonraki durumu siz anlayın...
Not: Çatal kullanmadan yendiğinden dolayı tırnak pide işaret parmağı ile baş parmağa sıkıştırılır.Tavaya doğru katlanıp löpürt diye indirilir...
Gerisini siz düşünün bakalım....

13 Ağustos 2012 Pazartesi

SADECE EMPATİ

       Herkes kendini dünyanın en zengin insanın yerine koyar, en güzelinin veya en yakışıklısının, en akıllısınında yerine koyup şöyle böyle yapardım der havasından geçilmez, aynanın önünde en güzel benim en zengin benim diye zamanlar geçirir,  ya hiç özürlü birinin yerine koydunuz mu kendinizi,  sizin görmek için sadece kafanızı çevirmeniz gereken nesneleri o görmek için neler vermezdiki, yada sakat olan bir özürlü diyelim sizin durmadan yürüdüğünüz yollarda bir engeli aşmak için olimpiyatlardaki enerji kadar enerji harcar vaziyetteler ama hayata tutunmaları bizim ufacık bir sorundan sonra off yaşanmaz bu dünyada sözümüze onlar gülerek cevap veriyorlar.
   






    Örnekler vermek gerekirse,
  - Aşık Veysel; siz ondan güzel anlatabilirmisiniz anadoluyu görmediği haliyle,
  - Ray Charles; siz ondan iyi çalabilirmisiniz piyanoyu, blues ustası olabilirmisiniz,
  -Edip Akbayram; genç yaşta felç geçirp sonradan müziğe sarılıp böyle etkili sözler yazabilirmisiniz
  -William Shakesper, bedensel engelli olmasına rahmen en iyi sairlerden biri olabilirmisiniz,   

 - İsmet İnönü, İşitme engelli oluşu onun dahi bir asker olmasını engelleyebilir mi?
 -  Winston Churcill; konuşma özürlü oluşu koskoca bir krallığı yönetmesini engelledimi?                                        
-  Aristoteles; konuşma özürlü olmasına rahmen Batının en önemli filozoflarından değilmi?
 -  Büyük İskender, kamburdu ama bütün dünyayı dize getiren bir komutan olmadı mı?
 - Oscar Pistorius; iki ayağı diz altında olmamasına rahmen olimpiyatlara katılmaya hak kazanacak kadar azimli ve çalışkan değilmiydi?
    Aşağıdakilerde çocukluklarında öğrenme zorluğu çekenler, (Hangimiz doğru öğreniyor acaba)


  • Agatha Christi
  • Albert Einstein
  • Thomas A. Edison
  • Leonardo da Vinci
  • Auguste Rodin (1840-1917)
  • Sergei Rachmaninoff (1873-1943)
  • Nelson Rockefeller
  • General George Patton 

  Başarı için çalışan bu insanların ortak özelliği bedenen eksiklikleriydi ama o eksiklikleride çalışma, azim, bilgi, beceri, yetenek ile fazlasıyla doldurarak hayatı daha yaşanılır kıldırlar. Gerçek örnekler buralardan çıkıyor. Başarı hikayeleri buralarda güzel oluyor.                                                                                                                                         Belki onların yaşadıklarını yaşayamayız ama sadece bir dakika için gözlerimizi kapatalım bulunduğumuz yerdeki koltuğa oturmaya çalışalım.

Sadece  bastığımız klavyeye ve gördüğümüz ekranı gözümüzü kapatım kullanalım. Nasıl olur hiç...İşte böyle empati kurarsak o zaman gerçek yaşam kalitesinde yaşarız.  



9 Ağustos 2012 Perşembe

ANNENİN ELİ DEĞİŞMİŞ GİBİ

    Ramazan geldi biz daha annemiz ile iftar açamamanın huzursuzluğunu yaşarken yakışıklı kuzenim abi halama gidelim mi deyince benim kafada hemen şimşekler çaktı anneme de bir iki gün önceden haber edince azda olsa neler ile karşı karşıya olacağımızı bilerek hevesli bir şekilde  programı yaptık. Babam da bu programa ortak olurum ve sizi ben götürürüm deyince bizim keyfimiz iyice yerine geldi tabiki... (Gerçi keşke dönüşü düşünerek arabayı alsaymışım)
    Günün dertlerini biraz erken bitirip Beylikdüzünde buluşalarak yola koyulduk istikamet selimpaşa olunca erken gidebilirsek çok temiz olduğunu düşünmesemde soğukluğundan fayda umacağımı hissederek denize girme hevesiyle yazlığa geldik. Hemencecik babamın bizden arakladığı şort koleksiyonundan giyilecek şortları beğenip denize doğru fırlayınca yolda canım Annemide görüp onuda tekrardan yanımıza katıp suya cullop atladık ve ardından hararetimiz sıfıra düştü. İftara daha bir saat olmasına rahmen annem ballandıra ballandıra etli yaprak sarmasını anlata anlata bizim ağzımızın suyunu denize taşırmamıza sebep oldu. Yakın zamanda yaptığım ve nasıl sevdiğimizi iyi bilen annem tekrardan yassı kadayıfı yaptım deyince EFE'nin damarlarının gözükmesi çok anlamlıydı. Eve geçtiğimizde mis gibi dolma kokusuyla iftarı açmamız ile dolma bitti sesi arasında çok fazla bir zaman yoktu. Böylece çayımızıda yudumlayıp hadi gece pazarına gidelim hevesiyle eh birazda yürümek iyi olur dersecine yol aldık gece pazarına, ama pazarın eski havası yokmuş tel maşa edasıyla turlayıp hadi biz kaçar pozu verdikten sonra bu sefer silivri otobüsüyle akraba ilişkilerimizi geliştirmek zorunda kalarak istanbul il sınırlarına girdik..


Resimler kabiliyetsiz fotocunun elinden çıkmadır; yoksa bu kadar çarpılmış değiliz
       Güzel Annemizin ellerinden öper sevgili babamada teşekkür ederim. Aslan kuzenimede bir söz burdan lazım ; Buluştuk marka siparişi veriyordu ayrıldık marka sipari vermeye devam ediyordu. Tamamen tüketim toplumu olan türkiye'nin bu duruma düşmesindeki en büyük sorunda biraz genç nesil olsa gerek....(tabiki onlara bu fırsatıda veren anne babalar)

   Not: Annemlerin yazlığın arka tarafı kocaman bir karpuz tarlası o koca koca karpuzları tanesi 1 TL. den hemen oracıkta satıyorlar. Ama marketlerin eline geçince fiyat kilo başı 70 kuruş oluyor. 6 7 kiloluk bir karpuzda böylece 5 TL. ye geliyor. Bu bir Soygun değilde nedir he
      

7 Ağustos 2012 Salı

Revolution J.J. Abrams

 Karşımızda yeniden J.J. Abrams var ise farklı konular ve farklı tarzlar görmek zor olmasa gerek. Lost, Fringe, Alcatraz, Person of İnterest, Once Upon A Time, Alies bunlar sadece etkileyici ve farklı konuları olan dizi filmleri ve şimdide karşımıza REVOLUTİON ile etkilemeye çalışacak.
    Konu gene karanlık ve başı sonu belli değil gibi, fraqmandan da anlayacağınz gibi dünyanın enerjisi bilinmeyen bir nedenden dolayı tamamen kesiliyor ve ardından 15 yıl sonraya gidiyoruz karşımızda yeni yüzler ve hayatlar olan karakterler farklı düşüncelere sahipler ama etkileyici görüntüler ve tabiki Abrams'ın alıştığımız oyunları ile donatılmış bölümler ile bizi yine koltuğa mıhlayacağa benziyor. Beni etkileyen fragman kışın soğuk akşamlarını sıcak içeceklerle geçirmek için ideal duruyor.
     Tavsiye ile duyurulur...

6 Ağustos 2012 Pazartesi

YASSI KADAYIFI VE ANNANEM

     Ramazan geldi mi aklıma hemen tatlı gelen birimdir ve ramazanın tatlısı dendimide benim için güllaçtan önce gelen bir tatlıdır Yassı Kadayıfı, benim için Annane tatlısı olan Yassı Kadayıfı her löpürtetişimde onu anmamıda sağlar. Artık çoğu yerde bulamadığım ama buldum mu da hemen bir kilo alıp eve çocuklar gibi koştuğum ve müthiş bir zevklede yapıp yediğim tatlının tarifini vermek istiyorum size;
     
      Malzemeler;
1 Kilo Yassı kadayıfı,
3 Su Bardağı Şeker,
Yarım Litre Ayçiçek Yağı,
5 Yumurta,
5 Su Bardağı Su :)
Büyük bir borcam,
Güzel bir bıçak,
Bir adet çatal,
  Malzemeler az olduğu için gereksiz olanlarıda yazdım ne yapayım :)
                Yapılışı;
  İlk başta yeni yıkanmamış olmanız gerekli ve daha sonradan da yıkanmak için zamanınız olmalı ona göre;
  daha sonradan Şerbet büyük bir tencereye 5 su bardağı suyu ve 3 su bardağı şekeri karıştırıp kısık ateşte kaynamaya bırakıyoruz. O arada yassı kadayıflarının kenarlarını kesmeye başlıyoruz sebebi yassı kadayıflarımız kızarırken kenarlarının sertleşmemesi için bu uygulama önemli. Sonları doğru şerbetimizi soğumaya alırken yağı döktüğümüz tavanın altını açıp iyice yağın kızmasını bekliyoruz. Bu arda yumurtsaları çırpıp tek tek her tarafını bulancıya kadar kadayıfları içinde döndürüyoruz. Kızaran yağın içine yumurtalayıp attığımız kadayıflar renk değiştirince hemen sıcak halde alıp ılıklaşmış olan şerbetin içine bırakıyoruz ve tavaya yumurtaya bulanmış kadayıfları atıyoruz. Kadayıfları tavadan almadan önce tencereye önceden koyduğumuz kadayıfları borcama yerletirip bu işlemi kadayıflarımız bitene kadar yapıyoruz. En son olarakta kalan şerbetimizi borcamın üstüne gezdirerek döküp soğumaya bırakıyoruz. O arada kızartma gibi koktuğumuzdan dolayı bir güzel duş alıp bir tanesinin canını almak için tabağımıza servis yapıyoruz. İsteğe göre kaymak ile ceviz ile servis yapabiliriz.










Sanmayın ki sadece bunu yedim oruç olduğumu unutmadan iki iftar sahur arasında 18 tane olan bir kiloluk yassı kadayıfının en az 14 tanesini löpürtetmişimdir haberiniz ola.. İstemeyin kalmadı he..