30 Haziran 2012 Cumartesi

YEMEK SEFASI 3



   Karşınızda tekrardan akşam yemeği sefasını gerçekleştiren ASLANCAN bulunmaktadır. Bu videoyu izlediğinizde sakın ama sakın bu çocuğa yemek yedirmiyorlarmı demeyin, bu ufak boyuna aldırış etmeden kimsenin elinden yemeyeceğini söyleyen ufaklık ben kendi kaşığımla yerim diyor sonradan kaşığıda bırakıp ufacık elleriyle löpürtederek yemeye başlıyor.Bu yemek zevkini beğenen arkadaşlara bunlarıda tavsiye ederim.

28 Haziran 2012 Perşembe

46 MEHMET TURGUT 46

       Aşk Tesadüfleri Sever’i izlediğimde ne güzel kurgulanmış bir ilk bir saatt dediğimi hatırlar gibiyim. Film sonradan eski türk filmi klişeleriyle dolup taştığını hatırlıyorum. Daha sonradan öğrendiğim kadarıyla filmin ana konusu Mehmet Turgut'un hayatından kesitleri barındıyormuş.

      






Mehmet Turgut 1970'lerin Ankarasında doğan İsmini aldığı Dedesinin aynı zamanda işinide alan bir Türk fotorafçısı, Uzun yıllar teorik fotoğrafçılık, baskı teknikleri, boyama, kara kalem ve fotoğraf işleme üzerine çalışmalar yaptı. Evlendi sıkıldı boşandı.

        İlerleyen zaman içerisinde kendisini Kurgusal Fotoğraflar üretmeye ve çekmeye adadı. 46 dergisini çıkardığında ilk sayıyı elime aldığımda türk fotoğrafçılığı için başka bir arayış olduğunu hatırlıyorum.

  


















Ona fotoğraf vermeyi düşünen biri güzel gözükmeyi aklından çıkarması gerekir, ama bu mankenin çirkin gözükeceği anlamınada gelmediğini kanıtlarcasına o insanı bambaşka bir hale sokuyor.

    Bu resimler sadece 46'nın sayfalarından geliyor. Siz birde özel çalışmalarının görseniz..


                                                         http://www.mehmetturgut.com/

27 Haziran 2012 Çarşamba

KAHVE DÜNYASI

    Starbucks'ı seviyorum bu doğru bayağıda meraklısı olduğum söylenebilir. Bana sanki müşteriyi ürün yerine koyuyorlar gibi geliyor. Sıraya gir, siparişi saniyeler içinde ver, parayı öde ve fişi almaya hak kazan, alışverişten kazandığın peçeteleri tepsine koy tekrardan sıraya geç bu seferde içeceğini veya yiyeceğini beklemeye koyul artık mutlu son gelmiştir. Yazarken fast food gibi geldi bana, ya size...

     Daha önceden yazdığım baylan pastanesi hakkındaki yazımdada anlattığım yerleri artık her an heryerde bulamıyorsunuz. Ama bir kahve içmek içinde ayrıcalıklı hissetmek güzel olur diye düşünüyorum bunun içinde içeri girdiğinizde sizi  müşteri değilde misafir gibi karşılayan hesabı öderken cebinizi boşaltmadığınız, ne içip ne yediğinizi bildiğiniz ve istanbulun farkı yerlerinde aynı tadı tatma imkanınız olduğundan KAHVE DÜNYASI'nı çok tutar oldum. Beklentileriniz yukarıda olabilir o zaman yapacak çok birşeyim yok aslında ama bir kahvenin kırk yıl hatırı olduğunu düşünürseniz ve Kahve Dünyasınında esas işinin türk Kahvesi olduğunu hatırlarsanız ( hem yanınada çikolata veya lokum veriyorlar) çokta unutmak isteyeceğinizi düşünmüyorum.
   

ASLAN OĞLUMUZ BÜYÜYOR



   Daha çok küçük, o elimize doğduğu gün dün gibi aklımızda, onu göreceğim anın hayalini kurarak geçiriyorum günlerimi, bana her bakışı, benim yanıma sokuluşu tarifi olmayan anlar yaşatıyor bana, bu sıkıcı ve dertli dünyada en güzel güneşi bana doğuruyor Aslan parçası....



26 Haziran 2012 Salı

KOMŞUNUN İYİSİ MAKBUL

            Herkes komşuculuk oynamayı sever ama bir türlü istediği komşusunu bulamaz. Bizim sitemizde sağolsunlar Gizem ve Burak adlı iki tane akadaşlarımız apartman hayatının ne kadar zevkli olacağını bize anlatıyorlar.
            
            Gizem arkadaşımız sitenin bütün aktivitelerine katılan  nerede eğlence, yemek, oyun varsa hemen orada biten bir arkadaşımızdır. Anlayacağınız hiçbirşeyden eksik kalmayanlardan, ama gerçeği söylemek gerekirse biraz yan geleyim yatayımcıdır. Elinde meşhur telefonunu alıp sitenin içinde aktivite aktivite gezer. Geçmiş yazılarımızdan çiğköfte videosunda da gördüğünüz gibi telefonu ile parmak idmanı yapar.

             Gel gelelim bu yazının esas kahramanına, Burak arkadaşımız çalışkan olduğu kadarda el becerileri olan bir arkadaşımızdır. Ne zaman birşey  istesek amade olur bize, canımız nargile çekse kömürü yakar hazır olda gelir, nargile şovu yapar, canımız çiğköfte çekse ben yaparım der, hemen terinin son damlasına kadar çalışır, bizim canımız denizin tat delisi olan midye çeker. Öteki gün midye toplamaya çıkar midyeleri toplar akşamı kapı çalar bir bakarız midyeler gelmiş, şakasına ama bunun taratoru yok deriz. Öteki gün üşenmez taratorunuda yapar bu sefer bir tabak midye ve taratorla kapıyı çalar. Bize de yanına buzzz gibi bira açmak kalır.

            Hiştt sesinizi duyar gibiyim sen nerede oturuyorsun, burak arkadaşın kardeşi falan varmı varsa bizim siteye yollasana der gibisiniz. Yok yok Buraktan başka yok ve sakın sulanmayın kapı komşumuza o bize lazım..
                                                                        ........ ASLAN BURAK SEVİYORUZ SENİ..


            not: Bu arada iki haftadır Ducan dieti yapan burak arkadaşımız 10 kiloya yakın kilo vermiştir. Bu midyeleri yaparken yemediğini, geçen gece kokoroç ( bu lafa bazıları gülecek sebebi var anlayana) partisi yaparken biz yarımları lüpürtetirken o sadece resimlerimizi çeker durumdaydı.

        
         

          

24 Haziran 2012 Pazar

PAŞA KEDİMİZİN MANZARALARI

Aman kedi ile mi uğraşacağız derken evimize giren bir avuç haliyle bizimle büyüğen sıcak kanlı bir o kadarda vur eline al lokmasını tipli bizim garfield lakaplı ''PAŞA'' Kedimiz karşınızda...
Daha ufak çok ufak
Sanki biraz yamuk duruyor

Balıkları yeni götürdü...
Bu duruşu benden öğrendi

Yeri gelirse sinirlidir...

Bu aralar askerdeyim adam yerime kurulmuş..



Çaktırmadan neler var kesiyor..
Uykusuzluğa dayanamaz


Yemek yemeğe gelirkende çok bilmiş olur

İşte en havalı halleri arkadaşın

23 Haziran 2012 Cumartesi

DOSTLARLA KEYİFLİ BİR AKŞAM BOWLİNG

           
 Normalde kapalı alanlarda buluşmayı sevmeyiz 3 silahşörler olarak ama o gün bir tane can ciğer arkadaşımızın bizi ağaç etme isteğinden dolayı yolumuz merterde açılan koskocaman İstanbul Marmara Foruma düştü. Acayip güzel kurgulanmış bir alışveriş merkezi hem büyük hem küçük hele hele yemek yeme yerlerinin açık havada olması bu tercihi yapan Mr. E yi alkışlamamızı gerektirdi. tercihi için teşekkür ederiz.
Bizi bekleten ama geldiğinde sıcak kanlı haliyle ona kızmamızı engelleyen hakan arkadaşımızıda unutmamak gerekir. Gel gelelim aklı fikri oynaşta olan Usta lakaplı fatih arkadaşımıza iddia olduğumu kupon bırakmayan arkadaşımız gene kuponlardan yattığını anlatıyordu.

Bu kadar sohbet yeter deyip hadi bir oyun bowling oynayalım diyen arkadaşların ifadesini alıyorum.


Kaptan Mr.E nin inanılmaz atışlarından biri videolara denk geldi. Maçlarda böyle falsolu vursa messi diye çağırırız. Çokta sevimli adam bu ya..


Bu ikinci oyun rekorlar alt üst oluyor...
Not 1: İsimlere dikkat ettiyseniz benim adım ömer olarak kayıtlıdır. Bu eşimden kalma bir hikayedir. Beni belli bir süre ömer olarak tanıdığından genelde starbucks ve isim istenen yerlerde ömer ismini kullanırım.

Not 2: Normalde bir hafta sürerdi bu çalışmanın çıkması ama dayanamadım işte. Öğle yemeğim buraya gitti. Sakın fark için yapıldığı sanılmasın :)






SPARTACUS VE YAKIŞIKLI ERKEKLER

  Tarihin  en büyük gladyatörlerinden biri olan Spartacus eski bir roma askeriyken ordudan kaçar, daha sonradan tutuklanarak köle olarak Batiatus'un gladyatör okuluna satılır. Orada belli bir zaman geçirip  adına romanın en iyi gladyatörlerinden biri olarak tanıtır. Köle olarak yaşamak istemeyen arkadaşlarıyla zor ama bir o kadar kararlı birşekilde kaçar ve roma ordusuna karşı büyük bir direnişin baş mimarı olur.
    Bizim hayatımıza 3 yıl önce  görkemli ve bir o kadarda yakışıklı olarak giren spartacus, dizi izleyicilerini kısa bir sürede kendine hayran bırakan bir dizi karakteri olmuştur. Andy Whitfield ve arkadaşları kısa sürede dikkatleri üzerine çeker.
Süprizlerin nerede ve ne zaman çıkacağı belli olmadığı için rutin sağlık kontrollerini yaptırırken kötü hastalık olduğunun anlaşılması üzerine diziden ayrılan Andy Whitfield kısa bir süre sonrada tamamen hayatımızdan ayrıldı. İlk iki sezonda ona iyice alışan seyircilerde dizinin onsuz çekilmez olacağını düşüne dursun, yerine çelimsiz cılız ama yüz hatları hiç fena olmayan yeni karakteri Liam Mcıntyre spartacus olarak başka bir tiple karşımıza çıktı.





Sezonlar sırasıyla bittikçe karşımıza yeni yeni yakışıklı erkekler çıkmaya başladı. Çaktırmadan kıskanmaya bile başlarken dizinin heyecanıyla kıskançlığımı unutur oldum. Ama şimdi düşünüyorumda bu dizide bayağı bayağı yakışıklı erkekler izletmişler bize, avanak avanak bende oturup hanımımla iki tane kan akıyor diye izler olmuşum. Yok yok canları sağolsun bize böyle bir dizi izlettirdikleri için STARZ kanalını ve yapım şirketine teşekkür etmeyi borç bilirim.
 Yeterki böyle prodüksiyonlarla gelsinler.. Dekorlar, kıyafetler, kameralar, makyajlar ile iyi bir yere kurulan spartacus fenomen etkisi yaratmıştır.

22 Haziran 2012 Cuma

GÜZELE BAKMAK SEVAPTIR DEYİP.....

     Bu ülkenin güzel yada çirkin kadını (kadının çirkini olmaz derler)  olmak zor iş olsa gerek, günün belli zamanlarını sokakta geçiren bir şahsiyet olarak bizim erkek diye tabir ettiğimiz ve kadınları farkında olmadan yada farkında olarak gözünü çıkartırcasına içlerine düşerek ve tabiki rahatsız ederek bakmaları ona bakmakta denmez masaya koyup yemeye çalışmalarına anlam veremiyorum.


    Niye bu kadar aç bir toplum olduk biz, hadi karşınızdaki şahıslar yukarıda ve aşağıdaki vatandaşlar olsalar gözünüzü almadan bakın zaten bütün dünya onlara bakıyor.
    Sanki türk erkeklerinin hepsi FBI ajanıda kırmızı bültenle aranan canlı bombayı bulmaya çalışıyorlar gibi kadınların bütün vucüd hatlarını ince eleyip sık dokuyarak mercek altına alıyorlar. Hepsinin anası hanımı kardeşi olmasına rahmen kendi akrabalarına aynı bakışlar dönse o bakanların gözlerini çıkartmak istemelerine rahmen , bakarken bunları hiç düşünmüyorlar.

SAVAŞÇI YAZAR YILMAZ ÖZDİL

     
      Bazı İnsanlar  savaşmak için doğarlar, bazı İnsanlar doğruları anlatmak için yaşarlar, bazı İnsanlar
insanlığa faydası olsun diye terlerini akıtırlar. Ne iş yaptıklarının önemi yoktur. Yeterki nefes alsın ve nefesini dinleyecek ve haklı kavgasını anlayacak insanlarla karşılaşsınlar,...
     
      Bunlardan biri YILMAZ ÖZDİL, yazar olarak hayatıma giren her yazısının altına imzamı atmaktan gurur duyacağım Türk gazeteci yazardı. Böyle bir zamanda Türklüğün kavramını tamamen anlamış ve anlatmaya çalışan, kendini güçlünün yanında olmak zorunda hissetmeyen, baskılara prangalara rahmen kendinden asıl olandan taviz vermeyen şahsiyetli bir yazardır.

      Yaşadığı memleketin insanının ruhuna inebilen, onu inciltmeden saygısızlık yapmadan etkilemeyi başarır. Okuduğunuz her yazısında geçmiş ile geleceği birbirine bağlayıp sizide o bakışın içine çekebilir.
      Şimdiye kadar köşesinde yazdığı yazılarını derleyip kitap haline getirip birde böyle gözümüzün içine sokuyor usta yazar, etkileyici sokak ağzı jargonuyla anlaşılır türkçesiyle akıllarda kalan yazılar yazıyor.

      Sadece birkaç küçük yazısını vereceğim size, neyle karşı karşıya olduğunuzu anlamak için ;
Alıntı
Kerim Tekin…
Hazirandı.
Konser dönüşü kamyona çarptı.
Ajlan…
Temmuzdu.
Konser dönüşü traktöre vurdu.
Barış Akarsu…
Temmuzdu.
Konser dönüşü kamyona patlattı.

                  Alıntı                                             
Fethiye’de deniyor ki:
“Tsunami olacak…”
Ahali dağlara kaçıyor.
Bu ne biçim tsunami’dir ki, aynı açık denize bakan Kalkan’ı Kaş’ı vurmuyor, Fethiye’yi vuruyor… Mavi tur teknesi midir, Rodos’a, Meis’e uğramıyor, direkt Fethiye’ye dalıyor?

      Alıntı      
Dersim’i bombalayan…
Devlet değil, CHP.
PKK’yla masaya oturan…
AKP değil, devlet.
İyi di mi?

                                                    http://yilmazozdil.net/

20 Haziran 2012 Çarşamba

MEHMETÇİĞİN ASKER ANNELERİ


         Yine o sabahlardan birine uyandık, bazımız okudu lanetledi, bazımız duydu lanetledi, bazımız gördü lanetledi, ortak hareketimiz lanetlemekti. Terör yandaşçısının istediğide kendi propagandasını yapmak olduğundan hoşuna gitti her sesin onun adını tekrarlamasından....

          Biz rahat uyuyalım diye orda oldukları söylenen Askerlerimiz bugünü toprağın altında bizim onlara söylediğimiz mehmetçik ölmez vatan bölünmez sözleriyle gömülüyorlar. Ya o yavrusunu toprağın altına yollayan  ANALAR ,evet onlarda bizimle beraber lanet okuyorlar teröre, biz yarın hayatın akışına karıştığımızda o elleri öpülesi ANALAR vatan borcu diye yolladıkları aslan oğullarını  resimlerde kokluyor oluyorlar. Hergün o gün gibi onunla beraber o soğuk mezara giriyorlar. Tabağındaki yemeği bitirmediğinde, iki gün sesini duymadığında bir parçasını kaybeden ANALAR o dev gibi oğullarını o mezara bıraktığında hangi parçalarını kaybediyorlar.

        ANALARA sorsanız oğulları yerine askere gidecek olurlar, onlar yerine ölecek olurlar ama ya devletimizin büyüklerine sorsanız (ki analardan büyük olmaz da neyse) ben almayayım onlar bizim yerimize bu çeklimez acıyı çeke dursunlar der, taziyeye gider diğer taraftan yollarına bakarlar.

      

AMERİKA VE KADINLAR

           Abesle iştigal bir yazı olacak ama merak eder oldum bu aralar güzellik nedir? diye...

          Dünyanın star olarak lanse ettiği kadınların çoğunda benzer bir özellik mevcut, bu özellikte popoları.... Bana sorar iseniz; bu kadar çirkin duran popolar nasılda o kadınları dünyanın en güzel kadınları listesinde arka arkaya koyulmalarına neden oluyor anlamış değilim. Benim güzellik kavramım zariflik üstüne kurulu, arkasında büyük bir yağ kütlesi taşıyıp bunada dünya genelinde güzellik diyerek önümüze koymalarına anlam veremez oldum.

          Hadi amerika obez bir ülke onun içinde böyle tipler seviyorlar diyelim. Biz neden böyle tiplere imrenir olduk. Aaaa unuttum; biz Amerika özentisi olduğumuzdan olsa gerek bu beğenimizin sebebi

           Not: Görüntü kirliliği olmaması için cıbıldak resimler kullanılmamıştır. Photoshoplu görüntüler ile beni bile small bedene indirebilirsiniz. Bunuda unutmamak gerekir.




kim kardashian

19 Haziran 2012 Salı

AFACAN YEMEK SEFASI 2


                                         Alın size inanılmaz tatlı bir mürdüm eriği ziyafeti

AZMİN ZAFERİ KELİME OYUNU

            Bundan bir iki  hafta önce yazdığım kelime oyunu adlı yazımda daha çok programın komik anlarını anlatmıştım. Ama programın ne kadar iyi olduğunuda anlatmaya çalıştığımı hatırlıyorum.

             Geçen haftada programa katılan Yusuf Dinçer program sunucusu İhsan Varol'un ağzını açık bırakıp aman Allahım delirterek yarışmayı bitiriyor.

             Yazımı kısa tutuyorum. Videoyu dikkatle izleyin, hem şaşıracak hemde tekrardan çok güleceksiniz.

              Not. Hayatını birşeye adayıp bunun boş çıkmamasını görmek çok güzel bir his olsa gerek..

           

18 Haziran 2012 Pazartesi

MODA VE ERKEKLER

         
          Geçen yaz sadece mağazaların vitrinlerinde gördüğüm pembe, mor, sarı, vişne çürüğü gibi renklere sahip olan pantolonlar türemişdi, bu renkler bizim erkeklere gitmez bizim erkelerimiz bunları giymez deyip bir sonraki vitrin zamanı bunlardan eser kalmaz diye düşünürken ve ahkam keserken, vitrinlerdeki pantolonlar sokaklarda ofislerde akşam gezmelerinde  karşıma çıkmaya başladı.

     
       
         
  Artık kafam iyice karışık, bu modayı yaratan kendilerine moda(cı) dedirten biraz bayan giyimine gönülleri kalan arkadaşlar sayesinde pembeler, morlar erkeklere yapışmaya başladı. Biz erkeksi tarzımızı geri istiyoruz. Pembeler morlar vişne çürüğü renkleri kadınlara kalsın biz onları istemiyoruz.
Ben bu iki resimdeki kıyafetlerimi geri istiyorum. Kurtarın bizi..

16 Haziran 2012 Cumartesi

ELLERİMİZİN YENİ SAHİPLERİ CEP TELEFONLARI

Biz telefon manyağı değiliz.. Sadece biraz dalmışız..
            
        Evelki yazılarımdan birinde arkadaşımızın (onun elindede bir cep telefonu var ) bizi hazırlıksız yakalıyıp fotogramızı çekmesiyle telefon manyağı gibi gözükmemizden dolayı bu yazıyı yazma ihtiyacı duyuyorum.
Matruşka cep telefonları
 İlk cep telefonu görüşmesi 1991 yılında Finlandiya’da yapıldı. İlk kısa mesaj ise 1992 yılında atıldı.Nokia’nın 1011 modeli ile ilk cep telefonu görüşmesi gerçekleştirildi. 1993 yılında 18 ülkeden 32 GSM ağı 1 milyon aboneye hizmet vermeye başladı. Hazır kart denen ön ödemeli telefon kartı 1996 yılında piyasaya çıktı. 1998 yılında GSM kullanan  kullanıcı sayısı  100 milyona ulaştı. İlk ticari GPRS 2001 yılında piyasaya çıktı ve telefon kendi kendine büyük bir yenileme zamanına geçmiş oldu.
  
   2001 yılı verileri 500 milyon abone yılda 50 milyon sms atar oldu. Aynı yıl içinde renkli ekran teknolojisiyle tanışan kullanıcılar yenilikleri bekler oldular.


  Bu yıl sona ermeden GSM abone sayısı 3 milyar barajını geçti ve dünyanın yarısı iletişimde mobil hale geldi. artık herkesin bir telefonu olan ülkemizde kimsenin elinden düşürmediği o ufak ama can alıcı alet, sizin ne isteyeceğinizi bilerek sizi bütün güzelliklerini sunuyor. Artık o sizin en yakın dostunuz durumunda onun geçireceğiniz bir çalışma gününün nasıl olacağını iyi düşünmek gerekiyor.





Artık bu dörtlüden başka bir telefon kullanmak isteyen varmı ? Sadece ben telefon kullanmam diyebilirler sakli...

Şunuda unutmamak gerekiyor cep telefonunun yararları olduğu kadar zararları mevcut, yaydığı radyasyon ve bölgesel dalgalardan dolayı insanlık tarihinin en zararlı aletlerinden birini elimizde tutuyoruz. Ufak nühanslarla zararlarını azaltabiliriz. (sadece azaltmak) Geleceğin gençliğinin işi bizdende zor olacağı gözle görülebilecek bir durumdur. Ondan dolayı onsuz yaşamayı öğrenmemiz 
gerekir.