29 Ağustos 2012 Çarşamba

BEN KEYFİM ve KAHYASI



 Bir elimde laptop bir elimde fırında makarna tabağı önümde de cristiano RoNaldo umurumdamı bu dünya havalarıyla otururken maçın süresinin bitmek üzere olduğunu görünce bir anda büyük bir stres bastı bana hemencecik yayılmış oturuşumdan kendime çeki düzen vererek terlemeye bile başladım. Bununda en büyük sebebide uykumun olmayışı ve bu geceyi yayılarak kumandaya feda etmek isteyişimden kaynaklandığını düşünüyorum. Ama korku tüneli gibi neredeyse 6 koca yıldır Ramazanda, yaz aylarında, sabah öğle akşam her yemekten sonra gece diş fırçalamadan önce gece yatmadan sonra sabah kalkmadan önce karşımıza SHOW TV'nin fenomen olan ama nasıl ve neden olduğunu anlamadığım ( çaktırmadanda arada baktığım aaaaaa buda oynuyormuş tipi aldığım) DOKTORLAR dizisi karşımıza çıkar oluyor. Tekrar show tv'yi açtığımda karşıma çıkan dizi sayesinde elim titreyerek tüylerim ürpererek acayip sesler duyarak hemencecik kanallara bakar oldum. Ardından yanlışlıkla  Kanaltürk'ün  boyalı saçlarıyla alınmış kaşlarıyla kısacık boyuyla değnekçi tipiyle karşıma EROL KÖSE çıkıverdi. Bu kadar güzel ve herkesin iyiliği için kendini köprüden atmaya amade olan adam kadar iyi olmadığımdan dolayı hemencecik o kanalıda kapatır oluverdim. Artık bu anıda yaşadıktan sonra ardı ardına üç kere DABBE izleyecek kıvama gelmiştim derken  bir anda güneşim parladı aklım uyuştu gözlerim kamaştı işte bu dedim NİRVANA'ya ulaştığımı anlar olduğum muhteşem açılış karşıma çıkıverdi. TRT3 2012 LONDRA PARALİMPİK OYUNLARI AÇILIŞ TÖRENİ inanılmaz hikayelerle dolu gerçek üstü insanların olduğu harikulade bir açılış töreni ile bütün korkularımı yenmemi sağladı.

 VAY ANASINI SAYIN SEYİRCİLER...
  .... der çeker giderim.....

23 Ağustos 2012 Perşembe

SADECE OYUNCAK






Bazılarınız bu tip postları sevmiyor ve hiç ilgilenmiyecek ama bazılarıda fazlasıyla ilgi gösterecek ama bu postun gerçekliğini hiç mi hiç değiştirmeyecek.


Yaşı daha 15 olan bu tatlı mı tatlı delikanlı bizim inşaatın maskotu durumunda, ne yazık ki bu yaşta öyle yada böylede deseniz çalışmak zorunda olduğunu oda biliyor. Ama benim anlatmak istediğim bu sefer bu konu değil, video da gördünüz onun oyuncağı evet evet yanlış duymadınız sizlere, bana alınan, çocuklarımıza aldığımız oyuncakların yanında komik kalabilir ve üstüne üstlük o gördüğünüz oyuncak denen aletide kendi 2 günde gözlerimin önünde yaptı.
  İş sonrası en büyük keyiflerinden biri onu gezdirmek oluyor. Hayat bazılarına böyle davranıyor ama hayattan zevk almaya çalışıyorlar.  Ya hayatta hep istediğini alıp hala mutlu olmayanlara ne diyelim? 
  Çok uzatmak istemiyorum ve sizi video ve o yaştaki kendi oyuncaklarınız ile yalnız bırakmak istiyorum.








 


17 Ağustos 2012 Cuma

SADECE DOMATES

   Kıssadan hisseye üç aylık göz göre göre ilerleyen meşakatli ama bir o kadarda keyifli bir hikaye sunacağım size,
   Sağolsun inşaattaki arkadaşlar bana sırık domates fidesi getirdiler taa düzceden bende bu fideleri boya tenekelerine yerleştirdim. Güzel bir toprak alıp sulamaya ve sevemeye  başladım, harbiden hergün dallarını sever bukuyorum ve o mis kokuyu kokluyor buluyorum kendimi.. İki kovada büyüyünce bir tanesini evimizin balkonuna götürme kararı aldım.

Belli bir boyu aşınca yanlarınada çubukları dikip keyifle onların gelişimlerini izler oldum. Artık temmuz ayına girdik, önümüzde bir ay gibi bir süre var. Bu süreyi keyifle takip ediyoruz. Bakalım nasıl ilerleyecek derken temmuz ayıda bitmiş bulunmakta bizim sırık domatesler sulak yeri buldular galiba hep boya gitme kararları almış duruyorlar. Resimlerde bodur kalan fide artık öteki sırığı geçmiş bulunmakta, agustos ayı içinde çiçekleri bekliyorum yoksa bu post yalan olucak gerçi ben gene dayanamam başarısızlığımıda yazarım ama bakalım bana yazdıracak mı bu domatesler....



15 Ağustos 2012 Çarşamba

KAVURMALI YUMURTA

Sahur yaklaştımı stres yapar oldum evde ne yiyeceğim diye... Ama dün aklımdaki fikir can alıcı oldu bir anda parladı, fikir müthiş tabiki malzemeler lazım hemececik..
 Liste şöyle,
-Yağlı küçük bir parça Kavurma, (Ama benim ki büyük parça ona göre he)
-İki tane organik yumurta,
-Bir adet büyük tırnak pidesi,
-Bir adet baş parmak,
-Bir adet işaret parmağı,
El emek göz emek parçaladığımız kavurmaları tavaya atıyoruz ve altını açıyoruz o arada elimizde kalan parçalarıda çaktırmadan ağıza atıyoruz. Yanıma yaklaşan Paşa ya (kedimiz) ufak bir parça verip tehlikeyi savuşturup işime devam ediyorum. Yağların erimesiyle yumurtalarıda kırıp masaya doğru yaklaşıyorum.Oturduktan sonraki durumu siz anlayın...
Not: Çatal kullanmadan yendiğinden dolayı tırnak pide işaret parmağı ile baş parmağa sıkıştırılır.Tavaya doğru katlanıp löpürt diye indirilir...
Gerisini siz düşünün bakalım....

13 Ağustos 2012 Pazartesi

SADECE EMPATİ

       Herkes kendini dünyanın en zengin insanın yerine koyar, en güzelinin veya en yakışıklısının, en akıllısınında yerine koyup şöyle böyle yapardım der havasından geçilmez, aynanın önünde en güzel benim en zengin benim diye zamanlar geçirir,  ya hiç özürlü birinin yerine koydunuz mu kendinizi,  sizin görmek için sadece kafanızı çevirmeniz gereken nesneleri o görmek için neler vermezdiki, yada sakat olan bir özürlü diyelim sizin durmadan yürüdüğünüz yollarda bir engeli aşmak için olimpiyatlardaki enerji kadar enerji harcar vaziyetteler ama hayata tutunmaları bizim ufacık bir sorundan sonra off yaşanmaz bu dünyada sözümüze onlar gülerek cevap veriyorlar.
   






    Örnekler vermek gerekirse,
  - Aşık Veysel; siz ondan güzel anlatabilirmisiniz anadoluyu görmediği haliyle,
  - Ray Charles; siz ondan iyi çalabilirmisiniz piyanoyu, blues ustası olabilirmisiniz,
  -Edip Akbayram; genç yaşta felç geçirp sonradan müziğe sarılıp böyle etkili sözler yazabilirmisiniz
  -William Shakesper, bedensel engelli olmasına rahmen en iyi sairlerden biri olabilirmisiniz,   

 - İsmet İnönü, İşitme engelli oluşu onun dahi bir asker olmasını engelleyebilir mi?
 -  Winston Churcill; konuşma özürlü oluşu koskoca bir krallığı yönetmesini engelledimi?                                        
-  Aristoteles; konuşma özürlü olmasına rahmen Batının en önemli filozoflarından değilmi?
 -  Büyük İskender, kamburdu ama bütün dünyayı dize getiren bir komutan olmadı mı?
 - Oscar Pistorius; iki ayağı diz altında olmamasına rahmen olimpiyatlara katılmaya hak kazanacak kadar azimli ve çalışkan değilmiydi?
    Aşağıdakilerde çocukluklarında öğrenme zorluğu çekenler, (Hangimiz doğru öğreniyor acaba)


  • Agatha Christi
  • Albert Einstein
  • Thomas A. Edison
  • Leonardo da Vinci
  • Auguste Rodin (1840-1917)
  • Sergei Rachmaninoff (1873-1943)
  • Nelson Rockefeller
  • General George Patton 

  Başarı için çalışan bu insanların ortak özelliği bedenen eksiklikleriydi ama o eksiklikleride çalışma, azim, bilgi, beceri, yetenek ile fazlasıyla doldurarak hayatı daha yaşanılır kıldırlar. Gerçek örnekler buralardan çıkıyor. Başarı hikayeleri buralarda güzel oluyor.                                                                                                                                         Belki onların yaşadıklarını yaşayamayız ama sadece bir dakika için gözlerimizi kapatalım bulunduğumuz yerdeki koltuğa oturmaya çalışalım.

Sadece  bastığımız klavyeye ve gördüğümüz ekranı gözümüzü kapatım kullanalım. Nasıl olur hiç...İşte böyle empati kurarsak o zaman gerçek yaşam kalitesinde yaşarız.  



9 Ağustos 2012 Perşembe

ANNENİN ELİ DEĞİŞMİŞ GİBİ

    Ramazan geldi biz daha annemiz ile iftar açamamanın huzursuzluğunu yaşarken yakışıklı kuzenim abi halama gidelim mi deyince benim kafada hemen şimşekler çaktı anneme de bir iki gün önceden haber edince azda olsa neler ile karşı karşıya olacağımızı bilerek hevesli bir şekilde  programı yaptık. Babam da bu programa ortak olurum ve sizi ben götürürüm deyince bizim keyfimiz iyice yerine geldi tabiki... (Gerçi keşke dönüşü düşünerek arabayı alsaymışım)
    Günün dertlerini biraz erken bitirip Beylikdüzünde buluşalarak yola koyulduk istikamet selimpaşa olunca erken gidebilirsek çok temiz olduğunu düşünmesemde soğukluğundan fayda umacağımı hissederek denize girme hevesiyle yazlığa geldik. Hemencecik babamın bizden arakladığı şort koleksiyonundan giyilecek şortları beğenip denize doğru fırlayınca yolda canım Annemide görüp onuda tekrardan yanımıza katıp suya cullop atladık ve ardından hararetimiz sıfıra düştü. İftara daha bir saat olmasına rahmen annem ballandıra ballandıra etli yaprak sarmasını anlata anlata bizim ağzımızın suyunu denize taşırmamıza sebep oldu. Yakın zamanda yaptığım ve nasıl sevdiğimizi iyi bilen annem tekrardan yassı kadayıfı yaptım deyince EFE'nin damarlarının gözükmesi çok anlamlıydı. Eve geçtiğimizde mis gibi dolma kokusuyla iftarı açmamız ile dolma bitti sesi arasında çok fazla bir zaman yoktu. Böylece çayımızıda yudumlayıp hadi gece pazarına gidelim hevesiyle eh birazda yürümek iyi olur dersecine yol aldık gece pazarına, ama pazarın eski havası yokmuş tel maşa edasıyla turlayıp hadi biz kaçar pozu verdikten sonra bu sefer silivri otobüsüyle akraba ilişkilerimizi geliştirmek zorunda kalarak istanbul il sınırlarına girdik..


Resimler kabiliyetsiz fotocunun elinden çıkmadır; yoksa bu kadar çarpılmış değiliz
       Güzel Annemizin ellerinden öper sevgili babamada teşekkür ederim. Aslan kuzenimede bir söz burdan lazım ; Buluştuk marka siparişi veriyordu ayrıldık marka sipari vermeye devam ediyordu. Tamamen tüketim toplumu olan türkiye'nin bu duruma düşmesindeki en büyük sorunda biraz genç nesil olsa gerek....(tabiki onlara bu fırsatıda veren anne babalar)

   Not: Annemlerin yazlığın arka tarafı kocaman bir karpuz tarlası o koca koca karpuzları tanesi 1 TL. den hemen oracıkta satıyorlar. Ama marketlerin eline geçince fiyat kilo başı 70 kuruş oluyor. 6 7 kiloluk bir karpuzda böylece 5 TL. ye geliyor. Bu bir Soygun değilde nedir he
      

7 Ağustos 2012 Salı

Revolution J.J. Abrams

 Karşımızda yeniden J.J. Abrams var ise farklı konular ve farklı tarzlar görmek zor olmasa gerek. Lost, Fringe, Alcatraz, Person of İnterest, Once Upon A Time, Alies bunlar sadece etkileyici ve farklı konuları olan dizi filmleri ve şimdide karşımıza REVOLUTİON ile etkilemeye çalışacak.
    Konu gene karanlık ve başı sonu belli değil gibi, fraqmandan da anlayacağınz gibi dünyanın enerjisi bilinmeyen bir nedenden dolayı tamamen kesiliyor ve ardından 15 yıl sonraya gidiyoruz karşımızda yeni yüzler ve hayatlar olan karakterler farklı düşüncelere sahipler ama etkileyici görüntüler ve tabiki Abrams'ın alıştığımız oyunları ile donatılmış bölümler ile bizi yine koltuğa mıhlayacağa benziyor. Beni etkileyen fragman kışın soğuk akşamlarını sıcak içeceklerle geçirmek için ideal duruyor.
     Tavsiye ile duyurulur...

6 Ağustos 2012 Pazartesi

YASSI KADAYIFI VE ANNANEM

     Ramazan geldi mi aklıma hemen tatlı gelen birimdir ve ramazanın tatlısı dendimide benim için güllaçtan önce gelen bir tatlıdır Yassı Kadayıfı, benim için Annane tatlısı olan Yassı Kadayıfı her löpürtetişimde onu anmamıda sağlar. Artık çoğu yerde bulamadığım ama buldum mu da hemen bir kilo alıp eve çocuklar gibi koştuğum ve müthiş bir zevklede yapıp yediğim tatlının tarifini vermek istiyorum size;
     
      Malzemeler;
1 Kilo Yassı kadayıfı,
3 Su Bardağı Şeker,
Yarım Litre Ayçiçek Yağı,
5 Yumurta,
5 Su Bardağı Su :)
Büyük bir borcam,
Güzel bir bıçak,
Bir adet çatal,
  Malzemeler az olduğu için gereksiz olanlarıda yazdım ne yapayım :)
                Yapılışı;
  İlk başta yeni yıkanmamış olmanız gerekli ve daha sonradan da yıkanmak için zamanınız olmalı ona göre;
  daha sonradan Şerbet büyük bir tencereye 5 su bardağı suyu ve 3 su bardağı şekeri karıştırıp kısık ateşte kaynamaya bırakıyoruz. O arada yassı kadayıflarının kenarlarını kesmeye başlıyoruz sebebi yassı kadayıflarımız kızarırken kenarlarının sertleşmemesi için bu uygulama önemli. Sonları doğru şerbetimizi soğumaya alırken yağı döktüğümüz tavanın altını açıp iyice yağın kızmasını bekliyoruz. Bu arda yumurtsaları çırpıp tek tek her tarafını bulancıya kadar kadayıfları içinde döndürüyoruz. Kızaran yağın içine yumurtalayıp attığımız kadayıflar renk değiştirince hemen sıcak halde alıp ılıklaşmış olan şerbetin içine bırakıyoruz ve tavaya yumurtaya bulanmış kadayıfları atıyoruz. Kadayıfları tavadan almadan önce tencereye önceden koyduğumuz kadayıfları borcama yerletirip bu işlemi kadayıflarımız bitene kadar yapıyoruz. En son olarakta kalan şerbetimizi borcamın üstüne gezdirerek döküp soğumaya bırakıyoruz. O arada kızartma gibi koktuğumuzdan dolayı bir güzel duş alıp bir tanesinin canını almak için tabağımıza servis yapıyoruz. İsteğe göre kaymak ile ceviz ile servis yapabiliriz.










Sanmayın ki sadece bunu yedim oruç olduğumu unutmadan iki iftar sahur arasında 18 tane olan bir kiloluk yassı kadayıfının en az 14 tanesini löpürtetmişimdir haberiniz ola.. İstemeyin kalmadı he..

3 Ağustos 2012 Cuma

DERYA BÜYÜKUNCU

   Son zamanlarda dikkat ettiğim bir konu var yakınımda, önümde, gazetelerde, televizyonda neredeyse heryerde olimpiyat konusu çıktığında herkesin komik diye anlattığı DERYA BÜYÜKUNCU polemiği, ben başından beri bu konuya biraz daha farklı baktığımı düşünüyorum. Evet 6. kez olimpiyatlara katılıyormuş ama gelmiş sonuncu olmuş da falan da filan da...
    Bizim ülkemizin en büyük sorunlarından biri işte burada gizli DERYA BÜYÜKUNCU 1972 doğumlu bir (Türk) sporcu bundan çok bulunmuyor dikkat edin devşirme değil (buna karşı olduğumu düşünmeyin ama halis Türk) , Dünyanın  en iyi yüzücüsü Michael Phelps Olimpiyat oyunlarında aldığı 19 madalya ile olimpiyat tarihinin en çok madalya alan sporcusudur ama Londra olimpiyatlarında sadece 27 yaşında olmasına rahmen yaşlı damgasını yedi, çünkü karşısında 16 yaşında olimpiyat ve dünya şampiyonu olan Sun Yang vardı. Dünya ülkeleri artık sınırlarını çok öne çektiler biz ise kendi çabasıyla olimpiyata katılmaya çalışan ( Önünde yürüyen komite onun gitmesine karşı çıktı ama uluslararası olimpiyat komitesi onun gitmesi gerektiğini bildirdi) Derya ile sonuncu oldu diye dalga geçiyoruz. Ama kimse 36 yaşındaki Derya Büyükuncunun türkiye derecesini geçemediği için olimpiyrta tekrar Derya Büyükuncu'yu çağırıyor. Yoksa keyfi istedi diye değil 70 milyonluk ülkede sadece o var o dereceyi yapan he, sizce burası ayıp değil mi?  Bizim bunun yerine yeni dinamik gençlere ihtiyacımız var ama ne yazık ki bizim ülkemizde davulun sesi uzaktan hoş geliyor. Olimpiyatta Çin ve Amerika bu işe çok emek veriyorlar ve tabiki sonunda karşılığını alıyorlar.
     Bilim ve teknolojiyi kullanarak çalışmak çalışmak çalışmak lazım......



1 Ağustos 2012 Çarşamba

YEMEK SEFASI 7

                                    Bizim ufaklık bulgur pilavı nasıl yenir diye herkese gösteriyor.
                               Diğer yok ettiği yemekleri izlemek için de buralara dokunun derim...
                                                           Benim favorim ise işte burada.....